Kraliçe 1. Elizabeth in adalet bakanı Nicholas Bacon ın oğludur. Her ne kadar Francis Bacon ın ünü babasınınkini gölgede bıraksa da, babası, Nicholas Bacon da sıradan birisi olmaktan çok öte, döneminin ünlü isimlerindendi. Francis Bacon, oniki yaşında girdiği Trinity College, Cambridge de skolastik felsefeyle tanıştı ve skolastik felsefeye karşıt görüşlerinin tohumları burada atıldı. Orada üç yıl kaldı. Derken okutulan kitaplardan ve öğretilen yöntemlerden nefret ederek oradan ayrıldı. Aristo hayranlığının baş düşmanı kesildi. Felsefeyi skolâstik kavgalardan kurtarıp iyiliğin aydınlanması ve arttırılması için, daha verimli bir yola sokmaya karar verdi.
1576 da Hukuk okumaya başladıktan sonra, on altı yaşında bir delikanlıyken, Fransa daki Ingiliz elçisinin yanında çalışması için bir teklif aldı. Teklifi kabul ederek, öğrenimine ara verdi ve Fransa ya gitti. Doğanın Yorumu adlı eserinin başlangıcında, onu felsefeden siyâsete döndüren kesin kararını açıklar. Çok önemli bir bölümdür. Bacon ın felsefeye olan aşkının iyice filizlenmeye başladığı bu yıllarda, ansızın, 1579 da babasının vefat haberini aldı. Cepleri boş bir şekilde Ingiltere ye döndüğünde yapabileceği tek şey hukuk öğrenimine devam etmek oldu. öğrenimini tamamladıktan sonra avukatlık yapmaya başladı. Çocukluğundan beri alıştığı lüks yaşama özlem çekiyordu, bu yüzden avukatlık yaparken bir taraftan da siyasi bir kariyer için çalıştı. Nitekim 1584 de Parlementoya seçildi.
Essex kontuyla yakın bir arkadaşlığı vardı. Fakat arkadaşlıkları, Essex kontunun Kraliçe 1. Elizabeth i devirmek üzere kurduğu planlar nedeniyle bozuldu. Kraliçeye olan bağlılığının büyük olduğunu belirten Bacon, uzun süre arkadaşını fikirlerinden döndürmeye çalıştı. Kraliçeye yapılan başarısız bir suikast girişiminden sonra Essex kontu tutuklandı. Bacon ın da çabalarıyla salıverilen kont, daha sonra Kraliçeyi devirmek için yeni bir girişimde bulundu. Bu sefer tutuklandığında, suçlu bulundu ve idam edildi. Bu sırada Bacon ın yıldızı parlamaktaydı, her ne kadar Essex kontuyla olan bu ilişkileri sonucu onu hayatı boyu tehdit edecek düşmanlar edinmiş olsa da Kraliçeye olan bağlılığı hiç kuşkusuz ona kariyer açısından büyük fırsatlar vermişti.
1603 de Kraliçenin veliahtı olarak James I tahta geçince hızlı bir şekilde önemli mevkilere geldi. önce "Sir" unvanı aldı, sonra 1606 da başsavcı, 1618 de ise Ingiltere başyargıcı oldu. Kariyerinin zirvesindeyken, çöküşü kapıyı çaldı. 1621 de rüşvet suçuyla tutuklanıp yargılandı. Suçlu bulundu ve hapis cezasına çarptırıldı. Hapishanede fazla kalmadı ve salıverildi, fakat ne Parlementoda ne de herhangi bir politik konumda bulunması bundan sonra imkansızdı. Siyasetten kopan Bacon hayatının geri kalan yıllarını felsefi düşüncelerine adadı. 1626 da zatürree olduğu varsayılan bir hastalık yüzünden vefat etti.
Bacon ın felsefesinin merkezinden bilim vardır. Bilimin insanları aydınlatma ve geliştirme işlevini öne çıkarmıştır. O na göre bilim, doğanın özüne yönelmelidir. Doğayı deneyle kavramaya çalışmıştır. Pragmatizm ile sonuçlanacak olan deney temeline dayanan Ingiliz felsefesinin ilk tohumlarını atmıştır. Bacon a göre bilimin başlıca yöntemi tümevarım yöntemidir. Bacon yapıtlarıyla bilimin ve felsefenin, gelişimini göstermiş, doğa ve akıl arasında bir bağ kurulabileceği fikrini yerleştirmiştir.
Her ne kadar zaman zaman tanrıtanımazlıkla (ateizmle) suçlanmış olsa da, Bacon tanrıtanımazlığa karşı olduğunu açık bir şekilde belirtmiştir. Felsefesi seküler bir temelde, fazlasıyla akılcı bir biçimde yükselirken, ve eserlerinde dinbilime çok da değer vermezken, belki de okuyucularını şaşırtacak fikirlerini sunar din ve Tanrı üzerine; "Bu evrensel çerçevenin başıboş olduğunu düşünmektense, kutsal efsânelere inanırım, daha iyi. Az felsefe, insan zihnini Tanrıtanımazlığa götürür; ama felsefede derinlik, insanların zihinlerini dine döndürür."
"Düşünmeden konuşmanın cezası, sonradan çok çok düşünmeye mahkum olmaktır."
"Bizi güçlü yapan yediklerimiz değil, hazmettiklerimizdir. Bizi zengin yapan kazandıklarımız değil, muhafaza ettiklerimizdir. Bizi bilgili yapan okuduklarımız değil, kafamıza yerleştirdiklerimizdir."
"Bilginin kendisinde büyük bir kudret vardır."
"Çabuk yanlış yapan, onu çabuk da tasdik eder."
"Dertlerini dökecek dostları olmayanlar kendi yüreklerini kemirirler."
"Eğer bir insan bir işe kesin olarak, "ben biliyorum" iddiası ile başlarsa, şüphe ile son bulur. Fakat eğer o şüphe ile başlamaya razı olursa, sonunda gerçeği bulacaktır."
"Insan tabiatında akıllıktan ziyade delilik vardır."
"Para iyi bir uşak, kötü bir efendidir."
"Para, gübre gibi etrafa yayılmazsa işe yaramaz."
"Sanat, tabiata ilave edilmiş insandır."