Babası, Saint-Martin Kilisesi'ndeki ayin eşyalarının bakıcılığını yapan bir fiçı ustasıydı. Heidegger önce Konstanz Lisesi'ne, sonra da sağlam bir klasyk egitim alacağı Freiburg im Breisgau Lisesi'ne devam etti. Doğduğu şehirde elde ettiği bir burs sayesinde, 1909'da, Freiburg Üniversitesi'ne girdi. Henüz genç bir öğrenciyken kendisine hediye edilen Franz Brentano'nun «Aristoteles'te Varolanın Çoğul Anlamı» adlı kitabı onun «düşünme yolunun başlangıcını oluşturdu ve tüm çalışmalarını adayacağı «varlık sorunu» nun derinleştirilmesine böylece yönelmiş oldu.
Önceleri teoloji, daha sonra da felsefe eğitiminin ardından, Heidegger, Freiburg Üniversitesi'nde (1919-1923), Marburg Üniversitesi'nde (1923-1928) ve yine Freiburg Üniversitesi'nde (1928-1944) araştırma yapmaya ve ders vermeye aralıksız devam etti. Heidegger, Freiburg Üniversitesi'nde, Husserl'in asistanı olduktan sonra, onun yerini aldı. Verdiği felsefe derslerinin olağanüstü özgünlüğü ve ardından, 1927'de yayımlanan «Varlık ve Zaman» , (Sein und Zeit), henüz otuz sekiz yaşında, Heidegger'i dönemin en ünlü Alman filozofu haline getirdi.
1933 yılından itibaren Nazilerin iktidara gelmesiyle birlikte Heidegger Nazi Partisi'ne katıldı. Bu dönemde Freiburg Üniversitesinde rektör oldu. Heidegger'in bu dönem boyunca izlediği politika her zaman tartışma konusu olmuş ve onun çalışmalarının değerlendirilmesine gölgeler düşürmüştür. Nazilere katıldığı gerekçesiyle 1945'te üniversiteden uzaklaştırıldı ama sonra 1952'de yeniden üniversiteye dönebildi. Daha sonra yanlış yaptığını söylemesi de üzerine düşen gölgelerin sona ermesini sağlamamıştır, ancak bununla birlikte onun teorik çalışmalarının değeri her zaman kendini buna rağmen korumuş ve felsefe açısından önemli yerini muhafaza etmiştir.
...
Martin Heidegger , 20. yüzyıl düşüncesine en fazla etkide bulunan felsefecilerden biridir. Hayatı boyunca "Varlık'ın Anlamı Nedir?" sorusuna yanıt aramış, düşüncesini bu soru çerçevesinde yoğunlaştırarak, felsefe tarihini incelemiştir. "Varlık'ın Anlamı Nedir?" sorusuna sistematik bir yanıt verebilmesi onun engin felsefe tarihi bilgisine bağlıdır. Yıllarca Antik Çağ üzerine verdiği ders ve seminerler onun varlık karşısındaki tutumuna yön vermiştir.
Felsefe tarihindeki uzun süren varlık incelemesi ve varlık kavramı üzerine yaptığı etimolojik araştırmalar onu, Sokrates öncesi doğa felsefecilerine yöneltmiştir. Heidegger , doğa filozoflarının varlığı önsel ve dolaysız bir biçimde kavradıklarını ileri sürmüştür. Fakat Platon 'la birlikte varlığın önsel ve dolaysız kavranışı, metafiziğin etkisi sonucu üstünü kapanmış ve örtüsünün altına gizlenmiştir. Heidegger'e göre, Platon , Batı metafiziğinin de başlatıcısı olmuştur. Felsefe, artık metafiziğin varlığı açıklama evrenidir.
Aristoteles 'le devam eden bu metafizik varlık anlayışı Orta Çağ'da, dinsel anlam kazanarak, İlahî Varlık alanına dönüşmüştür. Descartes 'la başlayan Modern Batı Felsefesinin, varlığı epistemoloji temelli bir metafizik anlayışla ele aldığını ileri süren Heidegger, en büyük karşı çıkışını Kartezyen geleneğe yapmıştır.
Heidegger'in amacı, Kartezyen geleneğe bağlı olan epistemoloji temelli düalist varlık anlayışını yeniden yorumlayarak (tahrip ederek), yerine ontoloji temelli varlık kuramı geliştirmekti. Bu amacını Varlık ve Zaman adlı eserinde gerçekleştirerek çağımızın varlık kuramlarını etkiledi.
Martin Heidegger 'i anlamak ve onun çağımızdaki konumunu belirlemek için ondan önceki felsefî gelişmeleri de anlamak gerekir. Özellikle Descartes 'la başlayan felsefe ve sonraki gelişmeler varlık bağlantısı içinde yorumlanmalıdır.Descartes 'ı modern felsefenin kurucusu ve babası yapan nedir? Descartes felsefesinde ne vardı ki felsefenin akışı ve bakış açısı değişti? Niçin modern felsefeyi Descartes'la başlatıyoruz da Bacon, Galileo, Kopernik ya da Kepler 'le başlatmıyoruz? Descartes'ı Descartes yapan nedir?Yanıt tek kelimeyle "cogito" dur. Çünkü Descartes sonrası tüm filozoflar, felsefenin temeline cogito'nun değişik formlarını ko***, felsefe yapmaya başladılar. Bunlar Spinoza, Leibniz, Locke, Hume, Berkeley, Kant, Fichte, Schelling, Hegel, Dilthey ve Husserl 'dir. Heidegger'e göre, bu geleneği ilk defa cesurca tartışan ve reddeden son Batı metafizikçisi Nietzsche 'dir.
Cogito'nun temele alınması ve bunun bilgi kuramsal bir ontoloji ile açıklanma çabası aynı zamanda bilimleri de ön plana çıkarttı. Çünkü cogito'da hiç sarsılmadan ve açık olarak var olan kesinlik, bilimlere matematik öğelerin kesinliği olarak yansıdı. Matematiğin doğruluğu, kesinliği, değişmezliği ve evrenselliği kendini bilimlerin yasalarındaki matematik ifadelerde buldu. Kartezyen gelenekle başlayan cogito merkezli felsefe ve bilim anlayışları 17. yüzyıldan 20. yüzyılın başlarına kadar devam etti.
Cogito, Spinoza 'da Bir, Leibniz 'de monad, empiristlerden Locke ve Hume 'da içi boş levha olan özne, Berkeley 'de ruh,Kant 'ta transendental özne, Fichte ve Schelling 'te Ben ve son olarak Hegel 'de de Mutlak Tin oldu. Tüm modern filozoflar cogito'yu öznenin değişik formları olarak kavrayıp onu açıklamaya çalıştılar. Heidegger 'e göre, tüm modern felsefe aslında cogito felsefesinden ve epistemolojik felsefeden başka bir şey değildir.
Heidegger’de Varlık ve Zaman- A. Kadir Çüçen (Giriş Bölümü)
---
"Özünde, teknoloji, insanın kontrol etmediği bir şeydir."
"Niçin herşey varlıktır da daha fazlası hiçlik değildir."
"Akıl, hayalgücünün düşmanıdır."